Ana Sayfa GÜNCEL Batsa Da Yok Olmaz Güneş ve Ay

Batsa Da Yok Olmaz Güneş ve Ay

1143
0
Paylaş

Öncelikle hepinizi saygı ile selamlıyorum, çünkü sizler benim için kıymetlisiniz. Bir şeyler yazmak ve bu yazıları okutmak beceri ister. Kabiliyetli olmak gerekir. Pragmalar sunamayan okunamaz. Aynı güldüremeyen komedyen, rolünü oynayamayan tiyatrocu gibi.

Bunların aksini yapabilen ve üstüne hitap ettiği topluluğa olağandan daha fazla veri katan, katkıda bulunan ise pragmatisttir. Yani yararcıdır.

Hepsinden önce okuyucuyu/dinleyiciyi sıkmamakta biter mesele. Ardından okuyucuya bir şeyler sunmak gerekir. Bu bir açıdan sanat, bir açıdan ise zanaattir.

Sanat benim için çok önemli bir konu, hepimiz için öyle. Sanat olmaz ise insan aydınlanamaz. Aydınlanamaz ise gelişemez ve gerilemeye başlar. Aynı beyin gibi aynı insan gibi. Beyninize yeni bilgiler yüklemez iseniz yavaş yavaş olandan harcamaya başladığınızı biliyor muydunuz ? Ve ya spor yapmadıkça ve kaslarınızın ihtiyacı olan besinleri almadığınızda kaslarınızın eridiğini ?  Çünkü bu bir hiyerarşi düzenidir.

Sanatta böyledir. Sanat geriler ise zaman ilerler fakat bizler geriye doğru gitmeye başlarız. Sanat, özgürlük ile başlar. Felsefe ile devam eder. Özgür olmadığımız sürece gerileriz dostlarım. Özgürlükten kastım da sınırı olmayan özgürlük değil. Herkesin eleştirmeye, sorgulamaya hakkı olduğu ve yasalar ile özgürlüklerimizi belli bir ölçüde sınırlayan ve en önemlisi koruyan yasalar bütünü. Aslında bu anayasa oluyor ve bu aslında zaten var.

Haklarımızı, özgürlüklerimizi koruyan değerli anayasamızın da içerisinde bulunduğu bir hiyerarşi var. İçerisinde kanun, uluslararası sözleşme, CB kararnamesi,  yönetmelik var. Kısaca bu normların arasındaki hiyerarşiyi de açıklayıp devam edeceğim.

En üstte yetkili olarak Anayasa bulunuyor sonra Uluslararası Sözleşme ardından  Kanun, CB kararnamesi ve en son Yönetmelik geliyor. CB kararnemesi sizi yanıltmasın önceden Bakanlar kurulu kararı idi. Mağlum sistem değişiyor. Acaba sistem değişirken; ahlakımız, doğrularımız ve zihniyetimiz de değişir mi ?

Sanata gelelim. Sanat, tek bir cümle ile açıklanamayacak kadar geniş anlamı olan bir konudur. Mesela ‘tiyatrocu’luk. Herkes bu konularda başarılı olamıyor malesef.

Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün bir sözünü alıntılamak istiyorum :

“Hepiniz milletvekili olabilirsiniz, bakan olabilirsiniz; hattâ cumhurbaşkanı olabilirsiniz; fakat, sanatçı olamazsınız.”

Tiyatroculuk, sinemacılık, gazetecilik, yazarlık, ressamlık, müzisyenlik ve nicesi bir sanatkarlıktır.  Ve bu sanatkarlar toplumun aydınlanmasını, gelişmesini sağlayan yapı taşlarıdır. Şairler ve ya sanatçılar çok farklı fikirlere sahiptirler. Herkes onların baktığı pencereden bakamaz. Ayrı bir dünya gibi görürler her şeyi. Siz bakarken onlar görürler aslında.

Bakın devletin bile koruduğu bu sanatçılar bizim için ne kadar değerli ? Benim sorum bu. Madde 64 “devlet, sanatçıyı korur” ifadesi gayet açık. Çünkü sanatçı dediğimiz bu insanlar yalnız toplum/ulus için değil devlet içinde çok önemli bir kimselerdir.

Sizlere, sanatın ve sanatçının devlet için neden bu kadar önemli bir konumda olduğunu açıklayayım.

 

Mustafa Kemal’in Çanakkale cephesinde iken, ‘sanat kitabı’ getirmelerini istemiştir.  Milli Edebiyat Hareketi:  1. Dünya savaşı, Kurtuluş Savaşı ve Cumhuriyet dönemine kadar sürmüş ve toplumu bilinçlendirmek, aydınlatmak için çalışılımış bir edebiyat hareketidir. Bu dönemde yazmış olan şairler; Türkçülüğü, memleketçiliği konu almış ve eserler bırakmışlardır. Mustafa Kemal Atatürk’ün de, Türkçülük konusunda yazılarını beğendiği yazar Ziya Gökalp, Milli edebiyat hareketinde eserler bırakmıştır. Ziya Gökalp gibi Ömer Seyfettin gibi Nazım Hikmet gibi çoğu şair ve yazar eserler bırakmasaydı bugün bağımsızlık ile ilgili hiçbirimiz bilgi sahibi olmayabilirdik.

İşte sanatın önemini en iyi yukarıdaki şekilde anlatabilirdim.

 

Sanatçı olmak aynı zamanda aydın olmaktır. Düşünen olmaktır.

Bakın değerli bir felsefeci olan hatta felsefenin kurucularından olan Sokrates;  insanın bilgiyi düşünerek kendi yöntemleri ile bulabileceğine inanan bir felsefeci idi. Bence de insan düşünerek bulur kendi yolunu.

Sanat ise bu esnada bir kapı görevi görür. Bizlerin düşünmesini ve farkına varmasını sanat sağlar. Yapılan bir espri, bir söz, bir resim; bizleri düşünmeye, hayal kurmaya  teşvik eder ve olanak sağlar. Bu aslında bir yol göstericiliktir. Işık tutmaktır.

Bir şiir vardı, bunu  Meşa Selimoviç söylüyor. O şiirden bir kesit :

 

“ Öldüğüm gün taşınırken tabutum,

Acı duyacağımı sanma bu dünyanın ardından,

Ağlayarak, yazık oldu, diye konuşma,

Yok oluyorlar mı batınca güneş ve ay ?

 

Bizler ne yazık ki kaybettiğimizde anlıyoruz bir şeylerin değerini. Tüm değerli insanlarımızı, tüm değerli varlıklarımızı kaybettiğimiz zaman ne anlamı var farkına varmamızın ?

 

CEVAP VER

Please enter your comment!
Please enter your name here